7 Eylül 2010

Güneş Dil Teorisi Üzerine

Güneş Dil Teorisi 1935 yılında Avusturyalı dilbilimci Hermann Kvergic’in öne sürdüğü ve Atatürk’ün ölümüne kadar destek verdiği bir teori. Teorinin içeriğine geçmeden önce, bu teorinin araştırılması ve tanıtılmasına verilen desteğin bilimsellikten ziyade siyasi sebepler içerdiğini belirtmek gerekir.

 
Cumhuriyet kurulduktan sonra pek çok devrim tepeden inme bir şekilde yapılmış ve bu halkta ciddi tepkilere yol açmıştı. Bu tepeden inme uygulamalar halkın en temel değerlerinden olan dil, din ve tarih bilinci gibi alanlardan başlamıştı. Alfabe değişikliği ile medya susturulmuş ve eleştiri yolu kapatılmıştı. Ezanın Türkçeleştirilmesi, Türkçe ibadet, Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi, Kur’an öğreniminin yasaklanması, dini kıyafet giyen insanların hapse atılması, binlerce caminin önce kapatılıp yıkılması veya satılması (ve camilere sıra konulup ayakkabı ile girilmesi, Sultanahmet Camii’nin heykel müzesi yapılması gibi cesaret edilemeyen ve vazgeçilen uygulamalar da var) devrimlerin din ayağını oluşturuyordu.

 
Dil alanında ise öncelikle yoğun bir tasfiye hareketi başlatıldı. 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti (sonradan Türk Dil Kurumu) kuruldu. Burada alınan kararlar gereği yabancı kökenli kelimeler yerine “Öztürkçe” kelimeler üretiliyordu. Zamanın egemen ulusçuluk ideolojilerinin çabalarıyla birçok yabancı kelime dilden kaldırıldı. Burada temel hedef Türk toplumunu Osmanlı ve İslam geçmişinden koparmak ve Batı’ya yönlendirmekti. Mesela alfabe değişikliğinde birebir harf değişimi yapılmamış böylece eski dildeki kelimelerin söylenişi zorlaştırılmıştı. Arapçadaki sin, sad ve peltek se gibi üç harfin tek s harfi ile karşılanması gibi. Bu hareket (arılaştırma-tasfiye)ile Türkçe adeta budandı. Çok sık kullanılan birçok kelime sırf Arapça veya Farsça oldukları için dilen çıkarıldı, yerine aynı zenginlikte kelimeler koyulamadı. Pek çok nüans dilden kayboldu. Ayrıca çok fahiş hatalar da yapıldı. Mesela bugün çok kullandığımız örnek ve örneğin kelimelerinin aslının Ermenice; kurultay, Danıştay.. gibi kelimelerin üretildiği –tay ekinin de aslında Öztürkçe değil Moğolca olduğu ortaya çıktı sonradan.

 
Ancak bir noktadan sonra halkın bu yeni kelimeleri kabul etmediği olgusuyla yüzleşildi. Gazetelerdeki makaleleri edebiyatçılar bile anlayamaz hale geldi. Falih Rıfkı Atay, Çankaya adlı eserinde yeni kelimelerle yarım sütun yazı yazabilmek için saatlerce uğraştığını söyler. Nadir Nadi’nin Orta Asya lehçelerinde bulunan kelimelerle yazdığı yazılarını kimsenin anlayamadığından bahseder. Ve en sonunda bizzat Atatürk’e ricada bulunarak, daha önce yasakladığı“şey” kelimesinden örnek vererek bu gibi kelimelerin kökeni Arapça olsa bile yüzyıllardır kullanıla kullanıla artık Türkçeleşmiş olduğunu söyler. Burada Atatürk kendisine “Çocuk, dili bir çıkmaza saplamışızdır.” itirafında bulunur ve daha sonra bu tasfiye hareketinden vazgeçilir.1

 
Dil devriminin yeni mottosu (bugün benim de düşündüğüm ve zaten genel kabul gören) halkın diline girmiş kelimelerin artık Türkçe sayılması olmuştur. Öte yandan Atatürk tasfiye hareketinin yanlışlığını bizzat kendisi yaşayarak da görmüştür. Zira yeni üretilmiş (ya da Peyami Safa’nın tabiriyle uydurulmuş) ya da Orta Asya lehçelerinden alınmış kelimelerle yaptığı nutukların anlaşılmaz olduğunu fark etmiş ve Türkçenin sadece cemiyet üyelerinin anlayabileceği yapma bir dil olma yolunda ilerlediğini görerek bu tasfiye hareketinden vazgeçmiştir.2

 
Derken Hermann Kvargiç isimli Avusturyalı bir Türkolog ortaya çıkar ve Atatürk’e Güneş Dil Teorisini sunar. Atatürk bu teoriyi bizzat heyecanla karşılar ve doğruluğuna inanır. Kvargiç yeryüzündeki ilk insanın Türk ve konuşulan ilk dilin Türkçe olduğunu ileri sürmektedir. Üstelik diğer tüm diller de Türkçeden doğmuştur. Atatürk’ün heyecan duymasının sebeplerinden en başında bu teorinin başarıya ulaşması halinde tam bir keşmekeşe dönüşen dilde tasfiye meselesine gerek kalmayacak olmasıdır. Çünkü bu teoriyle atılacak kelimeler zaten Türkçe olmuş oluyordu. Çevresine hemen bu kuramın geliştirilmesi ve tanıtılması için eserler yazılması emrini vermiştir.

 
Devrimlerdeki hedefin halkı İslam ve Osmanlı geleneğinden soğutmak olduğunu söylemiştik. Yeni bir milliyetçilik bilinci oluşturulup, İslami gelenekten gelen referanslar kültürümüzden çıkarılmaya çalışılmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın devamı olmadığı fikri halka benimsetilmeye çalışılıyordu. Bununla birlikte Batı karşısında aşağılanmış olma psikolojisi de bu devrimleri etkilemişti. Hem Güneş Dil Teorisi hem de Türk Tarih Tezi’nin yoğun bir şekilde tarihin ilk dönemlerine atıf yapması ve Orta Asya Türk Kavimlerini yüceltmesi bundandır. Tüm diller Türkçeden doğmuş, tüm uygarlık Orta Asya Türk Medeniyetleri’nden yayılmıştı(!) bu teorilere göre.

 
Atatürk’ün yukarıda bahsettiğimiz emrinden sonra pek çok insan değişik kelimelerin aslında hangi Türkçe kökenden geldiğini açıklamak için son derece ilginç ve absürt yorumlar içeren eserler ortaya koydular. Bu dilbilimcilerimizin buldukları bazı yabancı kelimelerin Türkçe(!) kökenlerini sizlere sunmadan önce Kvargiç’in bu teoriyi nasıl geliştirdiğine bakalım. Teori kabaca şöyle:

 
İlk insan için en önemli doğal güç güneşti, çünkü güneş aydınlatma ve ısıtma gibi özellikleriyle hayatın devamı için çok önemliydi. Bu yüzden toplumlar ilk dönemlerde güneşe kutsal bir hüviyet de atfediyorlardı. Kendileri için hayati öneme sahip güneşe en kolay söylenilen ses olan a ile ifade etmeye karar verdi. Böylece ilk hece ortaya çıktı. Devamında tabiat karşısında duyduğu korku, heyecan ve merak gibi duyguları sonucunda bugün Türkçedeki sesli harfler ortaya çıktı. A zamanla ağ oldu ve ilk kelime oradan çıktı…

 
Teori bu şekilde oldukça zorlama bir gayretle devam ediyor. Dil bilimcileri ve Atatürk’ün çevresinde bulunan bazı kişiler bu teoriyi geliştirme adına çeşitli eserler yayınladılar. Bu çalışmalarda teorinin doğruluğu adına değişik kanıtlar ortaya sunulmaya çalışıldı. Sunulan bu kanıtların kanıt olma özelliği oldukça tartışılır olsa da o dönemde bu çalışmayı yapan kişiler arasında oldukça kabul gördü.

 
İşte bazı yabancı kelimeler ve bunların nasıl aslında Türkçeden geldikleri:

 
Firavun: Burun kelimesinden gelir. Çünkü firavun toplumun önündedir, aynı burun insanın önünde olduğu gibi. Yani firavun kelimesinin aslı burundan gelmektedir ve Türkçedir.

 
Apollon: “Ak oğlan”dan gelmektedir.

 
Afrodit: “Avrat”tan gelmektedir.

 
Niagara: İlk Türkler şelale görünce çıkan sesten dolayı “Ne Yaygara, Ne Yaygara” demişler ve Niagara Şelalesi’nin adı buradan gelmektedir.

 
Amazon: Türkler Amazon’u görünce “Amma da Uzun, Amma da Uzun” demişler ve Amazon kelimesi buradan gelmektedir.

 
Akademi: Ak adam, yani ak sakallı bilge kişiden gelmektedir.

 
Okay: İlk Türkler geceleri eğlenmek için aya doğru kim daha yükseğe atacak diye ok atma yarışı yaparlarmış. Bugün İngilizcenin en çok kullanılan kelimelerinden olan okay kelimesi oradan gelmektedir.

 
Bunları ilk duyduğumda oldukça şaşırmış ve insanların, hele koca koca dilbilimcilerin bunlara inanmasına hayret etmiştim. İşin daha da ilginç yanı ise Atatürk’ün bizzat kendisinin bu teoriye ölümüne kadar destek verip hatta kendisinin de bazı kelimeler için yorum yapmasıdır. Mesela Sivas’ta bir okulu ziyaretinde “paralel” kelimesinin Türkçedeki “beraber”den, “bülten”in (bulletin) de Türkçedeki “belleten” den geldiğini iddia etmiştir.

 
Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra nazariye eski popülaritesini kaybetmiş ve 1941 yılında üniversite programlarından da tamamen kaldırılmıştır. Buradan teorinin bu kadar popüler olmasının asıl nedenlerinden birinin Atatürk etrafındaki dalkavukların ona yaranma adına bu teoriyi köpürttükleri ve yukarıdaki saçma sapan kelime tahminlerini yaptıkları anlaşılıyor.

 
Yaralanılan Eserler:

 
  1.  Çankaya, Falih Rıfkı Atay.
  2.  http://www.burcfm.com.tr , Burç Fm Program Arşivi, Yavuz Bülent Bakiler’in hazırladığı “Gidenlerin Ardından” programı,

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder